BENİM ADIM ORMAN - Şebnem FERAH

Gözde ÖZTÜRK
By -
0

Sanırım bu bekleyiş insanların gözünde beyazın gözü fazla kamaştırması gibi bir etki yarattı. Öyle ki daha albüm çıkmadan yalnızca kapağı ve şarkı isimleri üzerinden tahminler yürütmeye çalışacak kadar çaresiz duruma düşen hayranlar gördüm, hem de sayıları hayli fazla. Hem bu durum, hem de sanatçının her bir adımında çıtasını daha da yükseltmesi, “Benim Adım Orman”ın doğduğu ortamı onun için tehlikeli hale getiriyordu. Çünkü önceki beş stüdyo albümünün hiç uğramadığı bir incelemeye alınacak, bünyeleri Şebnem’in güzel sesi ve hepimizin en az birkaç kez marş olmuş şarkılarıyla her seferinde daha da tatmin olmuş hayranların da normal olarak daha fazlasına kavuşmak için silkeleyip durmasına uğrayacaktı. Ancak durumun artık kontrolden çıktığını düşünüyorum. İlk kez bir Şebnem Ferah albümünü bu kadar geç dinledim ve albümle ilgili fikirler gözlerimi, müziğin kulağımı gezmesinden daha önce gezdi. Ve sanırım ilk kez, yukarıda bahsettiğim durumlar nedeniyle, bir Şebnem Ferah albümü bu kadar sert eleştirilere maruz kaldı. Tamam, yüksek beklentiler falan ama arkadaşlar abartmayın lütfen. Güzel sözler mi, işte burada. Sert müzik mi, işte burada. Doğru orkestrasyon mu, işte burada. Esinlendirme mi, işte burada. Şebnem mi, işte burada. Beğenip beğenmemek ayrı, ama yazılanları okuyunca ciddi bir kalite düşüşü ya da bariz bir yumuşama beklemiştim. Hele de bu albümü “Artık Kısa Cümleler Kuruyorum” ile karşılaştıranlara diyecek sözüm, en yakın kulak burun boğaz uzmanına, ya da psikiyatra görünmeleridir. Her albüm özümsenmek için zaman ister, belki “Kelimeler Yetse…” ve “Can Kırıkları” bu süreçleri çok daha erken atlattılar ama bu, “Benim Adım Orman”ı onlardan daha alt bir kaliteye yerleştirmiyor. Daha bir durun iyice dinleyin, bir sindirin bakalım. İlk kez 10’dan fazla (12) parça içeren bir Şebnem Ferah albümü bu, ona daha çok zaman verin. Biraz rehberlik eder belki diye albüme şu gözle bakmanızı öneriyorum; bu albümde önceki albümlerden bol bol iz bulacaksınız. Ancak her biri aynı sofradaki ayrı tatlar oldukları için kendini yinelemekten çok eski bir dostun hatırlattığı güzellikler geçidi söz konusu. ‘Benim Adım Orman’ “Perdeler”den çıkmış gibi başlayıp “Kelimeler Yetse…”den çıkmış gibi yürüyüp “Can Kırıkları”na aitmiş gibi bitmiyor mu sizce de? Açılıştaki ‘Merhaba’ akla hemen “Can Kırıkları”nın ‘Hoşçakal’la bittiğini getirip gülümsetmiyor mu? ‘Ateşe Yakın’ müziğiyle ‘Yorgun’u, sözleriyle ‘Babam Oğlum’u anımsatıp özellikle de “Her kahraman gibi erken gittin.” cümlesiyle tipik Şebo vuruculuğunu yapmıyor mu? ‘Mahalle’nin 3:40’ta başlayan akustik gitarları ‘Bugün’den, sonraki çığlıklar ve sert gitarlar ‘Can Kırıkları’ndan ödünç gibi değil mi? ‘Serapmış’ ‘Sigara’ ile art arda söylense yadırganır mı, ya da sonundaki iç çekiş ‘Dans Pisti’ndekinin tıpatıp aynısı değil mi? Dikkat edince her şarkıda eskilerden ve hepsi de farklı albümlerden bir parça bulmak işten bile değil.
Sizi bilmem ama bütün bunlar bana Şebnem’in müziğini ne kadar sindirdiğini, ona ne kadar hakim olduğunu ve bunun getirdiği güven ve huzurla geçtiği yollardan bir kez daha emin bir edayla, yeni ve olgun bir duruşla geçebilme cesaretine sahip olduğunu anlatmakta. Tabii bir de yaptığı müziğin ne kadar özel olduğunu, onu ne kadar özlediğimizi.

Yorum Gönder

0Yorumlar

Yorum Gönder (0)