Başörtülü bir kadın moda programına çıkmalı mı?

Hüseyin TÜRKER
By -
0

Jüri üyelerinin ’tesettür’ün ne olduğuyla ilgili yorumları ise en az yarışmacıların tavırları kadar ilginçti.
Bu elbette kişisel bir tercih. Her koyun kendi bacağından asılacağı için ’podyuma çıkmalı mı, çıkmamalı mı?" gibi bir soruyu tartışmaya açmaya niyetimiz yok. Ancak şu bir gerçek ki, başörtülü genç bir kız moda programında podyuma çıkarsa, tesettürün gereklerine uygun giyinmezse ya da bir çay bahçesinde rahat tavırlar içinde görülürse fatura bütün başörtülü kadınlara kesiliyor: "Bak bu başörtülüler de böyle. Bunlar gibi Müslüman olacaksam hiç gerek yok, Allah kalplere bakar." gibi cümleler gırla gidiyor. İslam’ı tanımak ve anlamak istemeyenler, üşengeçliklerine maalesef bazılarının yaptıkları hatalar üzerinden bahane bulabiliyor. Ancak bu bahanelerin mantar gibi üremesine sebebiyet vermek de basit bir durum değil. Eğer örtünmek hayatınızda özel bir yer teşkil ediyorsa, o zaman konuşurken, oturup kalkarken iki kere düşünmeniz lazım.
Tüm bunları son zamanlarda popüler olan moda programlarından birinde başörtülü genç kızlara rastlayınca dile getirmek istedim. Eminim podyumda başörtülü görmek pek çok insan için de şaşırtıcı olmuştur. Dahası merak uyandırmış olmalı. Örneğin jüri nasıl yorum yapacak? Yarışmacı ne diyecek? Kıyafetlerini nasıl seçecek, hangi mağazaları tercih edecek? Renk uyumları, abartılı detaylar, fırfırlar, şifonlar, önü açık ayakkabılar, pembe babetler vs. Bakalım neler olacak?
Ünlülerin modacısı olarak tanınan Nur Yerlitaş, ikoncanların bir numaralı ismi İvana Sert, kendini her fırsatta terzi yamağı olarak tanıtan Barbaros Şansal’ın başörtülü hanımefendilere yaptıkları eleştiriler diğer yarışmacılarla kıyaslanınca oldukça pozitif sayılırdı. Onlardan sivri dilini esirgemeyen jüri, başörtülü yarışmacıları daha naif bir perdeden eleştirdi. Doğrusu bu tavırlar karşısında herkes pek hoşnut kalmış. Bana göre bu tavrın altında gizli bir üst perde dil var. Neden böyle kırmadan yorum yapmaya çalıştıklarını anlamak çok zor değil. ’Dur bakalım, moda neymiş şimdi size öğretelim, önce A harfinden başlayalım kızım’ mantığı ile hareket ettiler.
Diğer yarışmacıların ’hayır benim tarzım bu’ gibi kendini savunma refleksleri başörtülü yarışmacılarda neredeyse yok. Aksine ’ben de bu pantolonu nasıl giysem diye size soracaktım, fikirleriniz benim için çok değerli’ tarzı bir talebe edası takınmış durumdalar.
"Gerçek tesettür işte böyledir!?"
Nur Yerlitaş’ın ’İşte böyle kapalı olunur!" yorumu karşısında ne düşüneceğimi bilemedim. Barbaros Şansal’ın yarışmacılardan birinin bluzunu eleştirirken kullandığı "Ben teknik terziyim bu kıyafet senin bütün vücut hatlarını gereğinden fazla öne çıkarıyor." cümlesi yarışmacı için beklenmedik bir durumdu. Gerçekten teknik terzi olduğu için mi böyle bir yorum yaptı, yoksa örtünmenin böyle dar kıyafetlerle olmayacağını mı anlatmaya çalıştı? ’Senin üzerine vazife değil’ diyesim var ama ona böyle cümleler kurması için cesaret veren de kabahat.
Başka bir yarışmacının iğne takmadan serbestçe takılmış şal eşarbı en çok beğenilen parçalardan biriydi. İvana Sert o kadar beğendi ki, ’bunu ben bile kullanabilirim’ dedi. Başörtüsü, kolye, yüzük gibi bu kadar çok basitleştirilip aksesuara dönüştürülürse ’siyasi simge’ olarak algılanması normal olmaz mı? Oysa örtüyü bir insana, ne siyasi otorite, ne de başka bir şey taktırır. İnsan ancak kendi isterse örtünür. Zorla örtünen de en nihayetinde bir gün sıyrılıp kurtulur bu durumdan. "Gerçek tesettür işte böyledir" yorumu yapan Barbaros Şansal’a yarışmacının ’evet öyle’ demesi ise nutkumun tutulduğu son noktaydı. Aslında genç kızların niyeti kötü değil. Dizilerle toplumsal değerlerimizi devşiren medya, başörtüsünü moda olarak devşirmek için bu kızları kullanıyor.
Yarışmanın en komik tarafı ise başarılı bulunan başörtülü yarışmacıların ’umarız örnek olursun, burada birçok tesettürlü hanımefendiyi temsil ediyorsun çok büyük sorumluluğa sahipsin.’ diye pohpohlamaları idi. Kime ne gibi bir örnek olmaları gerekiyor? Kim kimi temsil ediyor? İnsanların kişisel tercihleri kendi özgür dairesidir, fakat birilerinin televizyona çıkmış, bir kimlik üzerinden büyük bir kitleye ders vermeye çalışması tam bir ironi. Yarışmacının ’bu benim tercihim, kimseye model olmak gibi bir yükün altına giremem’ demesini bekledim. Fakat, jüri ne dese başını sallayan hanımefendilerden böyle bir tavır göremedim.
***
Başörtülerde desen bunalımı
Başörtüsü konusunda alternatif arttıkça desen konusu giderek daha çok dikkat çekiyor. Bazı desenler insanda bir nevresimin başörtüsüne dönüştüğü hissi uyandırıyor. Renkler ayrı bir dert. Bu kadar canlı ve parlak rengi bir başörtüde görmek itici olabiliyor. Başörtüler adeta bir kabareyi andırıyor. Sanki daha renkli olursa daha güzel olacak gibi. Boyama kitabı gibi başörtüler kullanmak, ne kadar zarif ve ölçülü olsa da sırıtan bir görüntüye sebep oluyor. Bu konuda aslında siyasetçi eşleri örnek alınabilir. Emine Erdoğan bir stil danışmanı ile çalışmaya başladığında danışmanın ilk işi, renkli örtüleri katlayıp kaldırmak olmuştu. Zira fazla renk ifadenin bütünlüğünü bozan bir şey. Asıl absürt durum ise yabancı tasarımcılar tarafından hazırlanmış eşarpların takılması. Aslanlı, kaplanlı vamp desenler açıkçası örtünen bir hanımda ironik duruyor. O eşarplar zaten başörtüsü olmak için tasarlanmadı. Keşke bu konuda ısrarcı olmayı bıraksak. Ama marka sevdası bazı hanımları o kadar sarmış durumda ki komik olsalar da aynada bunu göremiyorlar.

Yorum Gönder

0Yorumlar

Yorum Gönder (0)